Gördüğümüze inanmamızın temel nedeni, algılamamızın subjektif olması ve zihnimizin gördüğümüzü yorumlamasına dayanmaktadır. Algılamamız, gözlerimizin aldığı görüntüden oluşurken, bu görüntüler zihnimizdeki bilişsel süreçlerle birleştirilerek anlamlı bir bütün oluşturulur. Ancak, bu süreçte zihnimizde bazı önyargılar, beklentiler ve deneyimler de rol oynar.Örneğin, iki farklı kişi aynı nesneyi farklı şekilde algılayabilir. Bu, kişilerin önceden edindikleri deneyimler, kültürel farklılıklar ve bireysel özellikleri gibi faktörlere bağlıdır. Bu nedenle, algılama sürecimiz bireysel ve subjektifdir.Buna ek olarak, beynimiz çevremizdeki dünyayı anlamlandırmak için önyargıları kullanır. Bu önyargılar, bireysel deneyimlerimizden, kültürel ve sosyal normlardan, inançlarımızdan ve diğer faktörlerden kaynaklanabilir. Örneğin, bir kişi siyah bir kediye kötü bir deneyim yaşamış olabilir ve bu nedenle siyah kedileri gördüğünde endişeli veya korkulu hissedebilir.Sonuç olarak, gördüğümüze inanmamızın nedeni, algılamamızın subjektif ve bireysel olmasıdır. Zihnimiz, gördüklerimizi yorumlamak için önyargılar ve deneyimler kullanır. Bu nedenle, gördüğümüz şeyleri tamamen objektif olarak değerlendirmek mümkün olmayabilir.